1 Temmuz 2012 Pazar

Vaz-ge-çe-bil-mek













Vazgeçebilmek bir erdemdir. Bir deli güzel meziyettir ki insan kolay kolay kavrayamaz önemini. Gençken daha zordur buna vasıl olmak. Ama öyle gençler vardır ki ihtiyarlardan bilgedir, o başka. Geri kalan bizler seneler geçtikçe anlarız vazgeçebilmenin kıymetini. Hayat öğretir bize. Hayat ve bir de kronikleşmiş hatalarımız. Kimilerimiz ise hiçbir zaman öğrenemeyiz. Dersimizi almayız. Dün nasıl isek yarın da aynen öyle.Vazgeçmek bir zayıflık belirtisidir zannediyoruz. Hatta bir nevi korkaklık, adeta âcizlik. Halbuki tam tersidir. Ancak kendine güvenen, karakteri sağlam ve komplekslerden arınmış insanlar vazgeçmenin erdemine vâkıf olabilirler. Şu hayatta yaşadığımız sorunların çoğunu vaz-ge-çe-me-di-ği-miz için yaşıyoruz aslında. Israr ve inat ettiğimiz için. Takıntılarımızdan dolayı. Takıntı ile tutkuyu birbirine karıştırıyoruz sürekli, oysa ne kadar farklılar. Nasıl da zıt.Seviyoruz diyelim, birini seviyoruz, hem de ne çok, ne derin, ölesiye. O kişi de aynı şekilde aşkımıza karşılık veriyor diyelim. Ama sonra, zamanla, tavsıyor muhabbet, örseleniyor. Kazara delinmiş bir balon gibi sürekli hava kaçırıyor, küçülüyor. Giderek canlılığını yitiren bir ateş gibi sönmeye yüz tutuyor. Gün geliyor, sevdiğimiz insan bizden ayrılmak istiyor. İnanamıyoruz. Yıkılıyoruz. Kalbimizin etrafında bir yumruk, demirden zırh gibi sıkıyor, nefes alınca bile canımız yanıyor. Dayanamıyor, heyheyleniyoruz. Kabullenemiyoruz. Israrla onu elimizde tutmaya çalışıyoruz. Sinirleniyor, öfkeleniyor, hatta sözlü ya da fiziksel şiddete başvuruyoruz. Gururumuza dokunuyor, nefsimize ağır geliyor böyle terk edilmek. İnsanız ne de olsa. Etten ve kemikten ve billur bir kalpten müteşekkil.


Diyelim ki bir roman kaleme alıyorsunuz fakat bir yere gitmiyor.Elinizde yüzlerce sayfa var.Kıyamazsınız atmaya.Silemezsiniz.İnat edersiniz o yolda.Halbuki Marquez diyor ki,bazen 120 sayfa yazarım,80 sayfasından pat diye vazgeçerim.Geriye kalan o 40 sayfa,işte odur yazarı bir sonraki noktaya taşıyacak olan tılsım.Ama o 80 sayfayı atmadan bu 40 sayfayı bulamazsınız.Ormanda yolunu kaybeden ormancı gibi dolanır durursunuz.Çemberler çize çize.Vazgeçebilmek insana netlik getirir.Zihnimizi,kalbimizi gereksiz karmaşadan arındırır.Bir berraklık kalır geride.Hüzünlü bir durgunluk.Ama bir o kadar sakin,âlimane.










Demem o ki dostlar,vazgeçebilmek lazım.Eğer bir yol sizi mutlu etmiyorsa onda körü körüne sebat etmek yerine ,nefsimizi kendimize rehber kılmak yerine,bırakabilmek lazım.Yazamadığınız kitapları,çekemediğiniz filmleri,geliştiremediğiniz projeleri ve artık bizi sevmeyen sevgilileri bırakabilmek...










Vazgeçebilmek, bazen en güzeli!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder