22 Ekim 2012 Pazartesi

Platonik

Platonik kelimesi yalnızca aşka ait olmamalı.Her gece uyumadan önce ''düşündüğümüz'' insanın aynı durumda bir kez bile bizi düşündüğünden emin olamıyorsak platonik seven olmaya adayız zaten.
En klişeleşmiş hâliyle;aşık olduğumuz insan.Ya da okumadığımız kitaplar,dostlarımız, hâtta hayâllerimiz bile platoniktir önceleri.Ve elde ettikçe ''düşündüklerimizi'' bağlanırız hayata..
 Aslında Platon tam da bunu söylemişti.Madde bir yana ,''önce ruh'' demişti.
Ruhun asıl hedefi madde olan bedenden kurtulup özgürleşmekse,bu yalnızca ölümle gerçekleşir demişti.

 İşte Platon'ik sevmek de böyle bir şey.İçinden kurtulmaya çalıştığımız durum, bizi tutsak eder.
Ne zaman ki Platon'iklik yok olur, ruh nihâi amacının gerçekleştirip,huzura erer.

20 Ekim 2012 Cumartesi

''Bir Dilek Tut''tum





















Nice hayatlara gebe bir canla çıktım yola.
Yoluma her çıkanı levham sana sana.
Oysa levhalar ölümün ulağıdır,
Ölüm;araf kadar yakınımda.
Yakınlar, bir o kadar uzağımda.

Tenden geçer her ruh,sığmaz bedene.
Badireler bağlar kendini hep,
Bir nedene.
Bedelsiz sevgim,
Kocaman yüreğim.
Sense; hayattaki en güzel neferim.

Dostluk ağacına bağladığım mendillerden,
'Gerçekleşen' ilk dileğim.

Yollar girer araya,

Mesafeler mızrak.

Yıllar bir demet özlem olsa da,
Vuslatlar pir-ü pak.

Tenden geçer her ruh,sığmaz bedene.
Badireler bağlar kendini hep,
Bir nedene.
Bedelsiz sevgim,
Kocaman yüreğim.
Sense;bu hayatta,en güzel neferim.

Dosttan öte,nefesten,
Hatta ''can''dan bile.
Nice mutlu yıllara
Bu şiir, biricik Vili'me... 

Hele de Bizi..:)

Rabbim seni hep mutlu etsin.
Senin de deyişinle ömrüne bereket...Seni çok seviyorum.
Hı bu arada;
   :)

10 Ekim 2012 Çarşamba

Çıkmaz Sokak ''Sakini''

Hayatı düşündükçe koca bir girdabın içinde buluyorum kendimi,
ve o an bilinmezler mahallesinin bininci çıkmaz sokağında oturup;gözlemliyorum.
İnsanları,oradan oraya sürüklenenleri;her şeyden önce kendi hayatımı.
Yılları seviyorum,bir o kadar da kinliyim yıllara.Hiç bir zaman kin tutmayan ben,
yıllara olan kinime engel olamıyorum.
Seviyorum çünkü her yıl 365x24 kere yaşıyorum.Yaşadıkça insanları tanıyorum,
olgunlaşıyorum.Hayatı yüklenip,acıları hafife almayı öğreniyorum.
Kinliyim çünkü yıllar beni büyütürken, benden büyükleri yaşlandırıyor.
Onlar yaşlandıkça ben ''yaş''lanıyorum.
Bizim bugün çocukluğumuzu geçirdiğimiz dedelerimiz,bütün şımarıklığımızla her dediğimizi yaptırdığımız,
öpülesi ellerini baş tacı ettiğimiz,atçılık oynadığımız o ton ton dedeler,
 bizim çocuklarımız için birer fotoğraftan ibaret olacaklar.
Ve işin acı yanı,çocuklarımız bizi hep ''büyük'',babalarımızı hep ''dede'' olarak dünyaya geldiğimizi sanacak.
Oysa kaç annenin,kaç babanın içinde büyümeyen munzur bir çocuk var.
Kim bilir...

İnsanı yaşlandıran yıllar,gözlerimi de ''yaş''landırıyor.
İşte o zaman anlıyorum hayatı;İnsan ''yaş''landıkça,yaş alıyor...
Bu yüzden ''yaş''lılığı yalnızca gözlerden anlıyorum.''Gözaltı'' halkalarından değil..

7 Ekim 2012 Pazar

Gök(z)yüzüm..


Gökyüzü çok şey anlattı bana yine.Aşık olmuş, en kocamanından bir kalp sundu önce.
Silüeti değişti,ben ilerledikçe.Birbirine kavuşan iki sevgili,
bana göz kırpan kuzucuk,duman üfleyen eros belki.Suret olamayan silütler silsilesi..
Ben mi? 
Gökyüzünün maviliğine güzellik katan,pamuk şeker bulutlardayım şimdi.
Oradan insanları seyrediyorum,yaşananları,koşturmaları,kalp kırmaları,
yitip giden zamanları bir yerlerde bulanları..
Saklambaç oynuyorum dünyayla;bir varım,bir yok.
Bir azım,bir çok.

Gök(z)yüzümdeki her bulut,sağanaklara gebe.
Ve bir bulut, bin sağanak yer''yüzüm''e.