15 Kasım 2012 Perşembe

''Gereğini Arz Ederim Hayat''


Ben her yeni gün kâşif olma yolunda adım adım ilerliyorum.
Aslında ''kâşif olmak istediğim için mi keşfediyorum,keşfettikçe mi kâşif oluyorum'' handikabından sıyrılmış değilim.
Yeni yerler keşfeden mi kâşiftir sadece?
Her gün bir insan keşfeden kâşif olamaz mı?

Bir insan,aslında onlarca hayat.
Son günlerde yaptığım son keşif türk kahvemin telvesini yıkarken oldu.
Bu kez ne insan keşfetti benliğim,ne yeni muhitler.
Tuhaf geliyor kulağa öyle değil mi?
''Türk kahvesi telvesi''ni yıkarken keşif yapmak,hayattan parça yakalamak.
Ben o an bir anlam daha yükledim hayata,o zaman anladım tıkır tıkır işleyen kanunun sadece fizikle kalmadığını:
Yarısı su dolu fincan kenarda duruyordu ve ben musluktan akan suyu avuçlayıp fincana döküyordum.
Suyu avuçla-fincanı suyla doldur.Bu işlemi bir kaç kere tekrarlarken hepimizin bildiği şeyi gördüm.
Avcumdaki suyu ne kadar hızlı boşaltırsam fincana,içindeki suyun artmayıp,aksine azaldığını.
İşte hayattan beklentiler arttıkça,mutluluklar konusunda aceleci davrandıkça insanoğlu;
Dolmuyor,doymadığı için.
Hızlı dolup hemen ''olmak'', kitap okumadan yazar,müzik dinlemeden müzisyen olmak istemek gibi.


Nicedir düşündüm ben bunu,uzunca hissettim,yaşadım,anlam kattım,anlama katıldım.
Keşfim zihnimden miras,mizacım mirasıma gerekçe.
''Olmak'' yolunda benliğime damlayan her olgunluk;hayattan 'gereğini arz eden' bir dilekçe.