30 Aralık 2012 Pazar

En Baş'tan



...
Farklıydı yoksunluklarımız,noksandı mutluluklarım.
Bilmediniz.
Gördünüz,ama kördünüz.
Avuntuları oyuncak yaptım,
Elimde kaldı her biri.
Ben hep ''ebe''lerden kaçan çocuktum.
Bilmediniz.
Çünkü her biriniz farklı zaman oyunlarında,
'Körebe'ydiniz.
''Ebe'' olduğumda gözüme bağladığım bez parçası;her neyse,
Islandı gözlerimde.
Organlarımı pişiren ateşin korunda kuruttum onu.
Sıcaklık sandınız.
Yoruldum artık oyun oynamaktan.
Körebeden,saklambaçtan.
Bıraktım.
Mızıkçılık saydınız.
Tekrar sayıştırdınız.
Ve bu yazı en baştan.

29 Aralık 2012 Cumartesi

Zelzelenin Zerre'si

''İçim içime sığmıyor'' değil benimkisi.
Tam anlamıyla;içim içimi sarsıyor.
Göçükler,toz yutmuş paramparça ruhlar.
Toz tutmuş,yırtılmış,pörsümüş içimdeki sayfalar.


Kendine geç kalmaları unutur insan kendine vakit ayırırsa.
Ben yazdıkça unuturum.
Kimi çizdikçe,kimisi besteledikçe.
Umudumu sözcüklerde bulurum.
Göçük altında kalan her parçamı yazarak kurtarırım.


Yazdıklarım yazacaklarımın zerresi.
Aslında yazamadıklarım.
Yaşadıklarım.
Yaşayıp da yazamadıklarım.

İnsan hep ''iyi'' olamaz ki.
Hep gülemez.
Yaratılışa aykırı.
 
Bilmem, anlatabildim mi?

9 Aralık 2012 Pazar

İçim(iz)deki Çocuk

















Büyütmediğim, büyümeyen bir o var sanki.
Yıllara karşı dokunulmazlık hakkı var onun.'Yaş'lara karşı koymayı tek o başarmış.
Hepsinden öte beni ben yapan yanım,içimdeki büyümeyen çocuk.
İçimizde büyümeyen bir çocuğun varlığından haberdarsak,
Çocukluğumuzdan ezgiler fısıldıyorsa kulağımıza,
Yaşantımıza renk katmışız,yaşamımız gökkuşağı demek ki.
Demem o ki bir teyze çarpışan arabaya biniyorsa çocuğunun yanında,
Sözde yanında oturduğu çocuk,aslında içinde.
Öyleyse,
Bileğimize bağlattığımız uçan balonun ipini kendi ellerimizle çözüp,
İçimizdeki çocuğu büyütme telaşımız neden?
O,insanlığımız aslında.
Saflığımız.
Yakaladığımız küçük mutluluklarımız.
İçimdeki çocuk,
Bir ömür elimden tutup,gerçeklerle saklambaç oynayacak.
Büyüklerden bile büsbüyük sevgi,cebinde yüz bin liraya aldığı çikolatalı sakızla...

8 Aralık 2012 Cumartesi

Şizofrenik Acılardan Şikâyetçi Pollyanna

















Meyilliyiz dertlere.
Yaslara.
Kendi okyanusumuzda boğulmaya.
Mutluluklar arasından mutsuzlukları yakalamaya.
Zihnimizi soru işaretleri,ünlemler,virgüllerle meşgul ederken,
Nokta koyamamaktan şikâyet ediyoruz.
Soru işaretindeki,ünlemdeki,virgüldeki 'nokta'ları görmeden.
''Herkesin derdi kendine büyük.''demişler.
Herkes dedikleri,biz;her birimiz,alışkanlık hâline getirmişiz dertleri büyütmeyi.
Hâl böyle olunca,acılara aşık oluyoruz.
Acıları şizofrenik boyutlarda yaşamak vazgeçemediğimiz alışkanlıklarımız arasında,hep ''top 10''da.
Sahip olduklarımızla hepimiz çok zengin değil miyiz?
Sahip olduklarımız,sahip çıktıklarımızsa şayet.

Şikâyet etmek kolay,şükretmek zor gelmesin.
Ağır bir yük kaldırırken belinin ağrımasından şikâyet eden insan,
Eğilebilği için neden şükretmez?
Sahip olmadıklarımızdan şikâyetçi olduğumuzu sansak da aslında her birimiz,
Sahip olduklarımızdan şikâyet ediyoruz.

Bu duruma vereceğim örneklerin örnekleminin sonsuz eleman sayısı var.
İsteğim,örnekleri zihninizde çoğaltıp kendi şükür listenizi oluşturmanız.
Hayat çok kısa.
Bir şükür.
Bin tebessüm.